Oksitosin Hormonu
Vücutta hipofiz bezleri tarafından salgılanan ve s...
Tıp fakültelerinin 3. yada 4. sınıfında KORUYUCU HEKİMLİK ve HALK SAĞLIĞI adı altında bir ders okutulur. Tabii ki (bundan 35 yıl önce ) bu dersi biz de okuduk ve kıymetli hocalarımızda istifade ettik. Hocalarımız konuları anlatırken ( son derece ciddi olarak ) bu dersin çok önemli ve koruyucu hekimliğin tıbbın yarısı ve diğer yarısının da tedavi edici hekimlik olduğundan bahsederlerdi. Elbette çok haklılardı.
Birkaç sene sonra stajlar tamamlandı,mezuniyet ve ver elini gerçek hayat.
Toplumla ve hastalarla karşı karşıya kalmaya başlayınca ve de kıdemli meslekdaşlarımızın (özellikle hocalarımızın) hasta-hekim ilişkilerini görünce bazı şeyler çok iyi anlaşıldı. Tıp fakülteleri doktor etiketini veriyor ama, iyi bir hekim olabilmek için başka eğitimler de gerekiyormuş, Mesela; insan vücudunun ve psikolojisinin iyi tanınması, insani ve vicdani faktörlerin öne çıkarılması, hastalıkların ve sıkıntıların sebeplerine yönelik araştırma ve çalışmalar ve toplumun korunma amaçlı eğitilmesi,hekimin görevinin sadece reçete yazmak veya operasyon yapmak olmadığı ,hastanın da kendisinden menfaat temin edilen bir kobay gibi görülmemesi gibi gerçeklerin anlaşılmasıve bunlarla ilgili çalışmalar ,esas olarak,mezuniyetten sonra başlıyormuş(tabii ki anlayabilen ve yapabilen için).
KORUYUCU HEKİMLİĞİN hocalarımızın derste anlattıklarından kat be kat daha önemli olduğu (tıbbın %50’si değil, çok daha fazlası )gerçeğini yine hasta ile karşı karşıya kalınca anlamış olduk.
Tıp fakültelerinde bize öğretilen ,ama ,uygulamada neredeyse hiç akla gelmeyen bir kural vardır;HEKİMİN ÖNCELİKLİ GÖREVİ HASTASINA ZARAR VERMEMEKTİR. Hemen kendimize soralım; zarar vermemek için ,önce hastayı her yönüyle iyi tanımak,kendisine emanet olan vücudunu nasıl kullandığını anlamaya ve böylelikle, altta yatan sebeplere ulaşmaya çalışmak gerekmez mi? Bunun ne kadar yapılabildiği veya yapılamadığı(hekimlerden,hastalardan veya sağlık politikalarından mı kaynaklandığı) mutlaka ele alınmalı ve araştırılmalıdır.
İnsan,harika ötesi,manzumeler silsilesidir.Vücudumuz binlerce denge ve savunma sistemleri üzerinde durmaktadır.Bu denge ve sistemlerin bozulmasına engel olmaya yönelik her adım ve çalışma KORUYUCU HEKİMLİK alanına girer.
Koruyucu Hekimlik alanına giren ana konulara sağlık personelinin ve halkın ilgisi , bakış açıları her yönüyle ele alınmalı, bu hususta araştırmalar yapılmalı,hükümetler tarafından genel ve özel sağlık politikaları geliştirilmelidir.Çünkü Koruyucu Hekimliğin gelişmesi demek,toplumun sağlık kalitesinin artması demektir, bu da devletler ve milletler için ileri ve gelişmişlik ölçülerinden birisidir.
Koruyucu Hekimliğin başlıca konuları beslenme,temizlik,aşılanma,sosyal hayat(gürültü,stres,kalabalık,trafik v.s.),aile ve okul eğitimi,iş ve işçi sağlığı,çevre ve doğanın korunması v.s gibi başlıklar altında sıralanabilir.
Dünyada ,maalesef, özellikle gençler arasında çok yaygınlaşan fast food beslenme şekli ve hazır gıda tüketiminin aşırı artması birçok hastalığa davetiye çıkarmaktadır.Mesela; obezite,diabet,sindirim sistemi hastalıkları ,hormonal bozukluklar,bağışıklık sisteminin bozulması bunlardan bazılarıdır.
Sağlık personelinin,özellikle hekimlerin;
Konularla yakından ilgilenmesi gerekir. Eğer ilgilenmezlerse ve hatta, kendileri de ,beslenme ile ilgili hatalar zincirinin içinde yer alırlarsa, bunların yardım ve tedavi edeceği toplum kesimi de tehlike altında demektir.