COVİD-19 (Coronavırus) İle  Nasıl Mücadele Edeceğiz?

COVİD-19 (Coronavırus) İle Nasıl Mücadele Edeceğiz?

Virüs çok hızlı yayılıyor ve bütün dünyayı etkisi altına aldı. Özellikle yaşı ileri olanları, kronik veya otoimmun hastalıkları olanları çok çabuk etkiliyor ve hasta ediyor. Bunun sebebi ileri yaşlarda bağışıklığın çok düşük olması,kronik ve otoimmün hastalıkların bulunması ve vücudun tehlike anında yeni savaşçı üretememesidir.

Genç olduğu halde otoimmun ve kronik hastalıkları olanların etkilenme sebebi ise; bu hastalıklarını kontrol altında tutmak için bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullanmaları veya dengesiz beslenme,sigara,alkol,ağır metal maruziyeti gibi metabolizmayı bozan ve bağışıklığı baskılayan durumlarla birlikte olmalarıdır. Vücudumuz her türlü tehlikeye karşı mükemmel yaratılmıştır. Yeterki çeşitli yollarla onu zayıf düşürmeyelim. Beslenme tarzımız, maruz kaldığımız kimyasal ajanlar, ağır metaller, alkol,  sigara, stres, gıdalardan yeterli vitamin ve mineral alınamaması savunma sistemimizi zayıf bırakmaktadır. Virüsten korunmak ve bağışıklığımızı güçlü tutarak bu süreci hasarsız veya en az hasarla atlatabilmek için, kendi tecrübelerimi de katarak, yapmamız gerekenleri aşağıya sıralayacağım;

Neler Yapılmalı? 

  1. Öncelikle yetkililerin ısrarla söylediği gibi, zaruri haller dışında evden çıkmayalım.
  2. Ellerimizi sabunla yıkayalım. El dezenfeksiyonu için sabun yeterlidir, kolonya gereksizdir. Aşırı kolonya cilt gözeneklerini açtığı için cildimiz virüsler için uygun giriş kapısı olabilir.
  3. Burun temizliği çok önemlidir. Sık sık ılık su ile burun temizliği yapalım. Virüsün en önemli giriş kapısı burundur ve virüs girdikten sonra hemen kana ve akciğere geçmez. Önce burunda çoğalmaya başlar. Duruma ve kişiye göre ortalama bir saat kadar zamanda çoğalabilir ve  tehlike oluşturur. Bu yüzden sık sık burun temizliği çok önemlidir.
  4. Özellikle bu dönemde unlu mamullerden, şekerden ve hazır gıdalardan uzak durulmalıdır. Soframızda mutlaka taze sebze bulunmalıdır. Özellikle antioksidan özellikli mor  ve kırmızı sebzeleri, soğan, sarımsak, sumak ve sirke,kekik,nane,dereotu bol tüketilmelidir.
  5. Yüksek doz C VİTAMİNİ kullanılmalıdır. C vitamini en güçlü koruyucu ve antioksidandır. Mutlaka D VİTAMİNİ kullanılmalıdır. Maalesef, toplumumuzun %95 ‘inde D vitamini seviyesi çok düşüktür. D vitamini düşüklüğü hertürlü enfeksiyon ve metabolik hastalık için davetiye çıkarır. D vitamini K2 vitaminiyle birlikte kullanıldığında yüksek fayda sağlar.
  6. Aromatik esansiyel yağları evde bulundurmalıdır. Kekik yağı, nane yağı, lavanta yağı gibi yağlar çok güçlü dezenfektan ve virüs öldürücüdür. Sadece koklamak bile buruna yerleşmiş virüsleri öldürmek için yeterlidir.
  7. Kekik suyu çok faydalıdır. İçilebilir, gargara yapılabilir, dezenfektan olarak kullanılabilir.
  8. Damar yoluyla OZONTERAPİ çok faydalıdır. Ozon hem vücut güçlendirici hem de güçlüantiviraldir.
  9. OMEGA-3 takviyesi şarttır.
  10. Virüsle mücadelede özellikle ev temizliği ve içme suyu kalitesi çok önemlidir.

Bugün hemen hemen bütün evler halı veya Kilimlerle donatılmıştır. Halılar gün boyu bizim dışarıdan getirdiğimiz tozları akü gibi emmektedir ve Üzerinde yürürken her bastığımızda tekrar havalanmakta ve solunum sistemimize gelmektedir Eğer ev temizliği normal elektrikli süpürge ile yapılıyorsa temizlik yaparken süpürgenin arkasından Küçük partiküller püskürür vaziyette tekrar oda havasına karışmaktadır.bunun çaresi; ya evde minumum Seviyede halı bulunduracağız veya hiç bulundurmayacağız ,bu pratik olarak ,çok mümkün görünmediği İçin halı ve kanepe temizliği mutlaka SULU SİSTEM TEMİZLİK ROBOTLARI ile yapılmalıdır Evlerimiz gün içinde mutlaka en az 3-4 defa havalandırılmalıdır,unutmayalım,dışarıdaki hava  içeridekinden 10 kat daha temizdir.(Bugünlerde her zamankinden daha fazla temiz havaya ve  oksijene ihtiyaç vardır,onun için bu şekilde ev temizliği çok önemlidir,ayrıca ,şunu da hatırlatayım, toplumumuzda özellikle küçüklerde toz allerjisi çok yaygın,maalesef ,tozlarla birlikte birçok zararlı bakteri,mantar,parazit ve virüsü de solunum sistemimize taşıyoruz.

İçme suyu,çay ve yemek suyu çok önemlidir,şehir şebeke suyunu herhangi bir işleme tabi tutmadan Yukarıdaki maksatlar için kullanmamalıdır. Peki ,yapılacak en sağlıklı işlem nedir? Şehir şebeke suyunu RO(reverse osmos) sistemi ile çalışan su arıtma sisteminden geçirerek ,her türlü ağır metallerden,ve enfeksiyon ajanlarından temizlenmiş olarak kullanmalıdır.

10- Beslenmemizde özellikle-METABOLİK BALANS sisteminin önerdiği- her öğün TEK PROTEİN tüketmeye dikkat etmelidir. Bir öğünde birden fazla protein tüketilmesi vücut pH değerini aside çevirir. Bildiğiniz gibi gıda olarak aldığımız proteinler karaciğerde işleme tabi tutulduktan sonra vücut proteinine döner. Öyle olmasaydı tavuk yediğimizde tavuğa, kuzu yediğimizde kuzuya dönüşürdük. Her bir proteinde bulunan esansiyel aminoasitlerin her birinin vücut proteinine dönüşme değeri farklıdır.  Buna o proteinlerin biyolojik değeri denir. Bir proteini aldığımız zaman bu proteinin içindeki esansiyel  aminoasitlerin en düşük biyolojik değerine göre vücut proteinine dönüşümü meydana gelir. Örneğin yumurtanın içinde bulunan sekiz tane esansiyel aminoasitin biyolojik değerleri  %80 ile %100 arasında değişir. Yani yumurtanın vücut proteinine dönme oranı %80’e göre olur. (Yani en düşük aminoasit değeri kadar kullanılabilir.) Bu örnekte yumurtanın yüzde yirmilik kısmı atık madde olur ve bağırsaktan atılır. Eğer bir öğünde birden fazla protein tüketmişsek; (mesela yumurta, peynir ve sucuk aynı anda tüketilmişse, yumurtanın biyolojik değeri %80, peynirin biyolojik değeri %50, sucuğun biyolojik değeri %65) tüm proteinlerin kullanılması en  düşük olan peynire göre olacaktır ve tüm proteinlerin %50’si atık madde olacaktır. Protein atık maddeleri çoğaldıkça tahliye kanalları değişmektedir. Tahliye için cilt böbrek ve akciğerler devreye girmektedir. En önemli kısım burası; virüsler bronşlar yoluyla atılmaya çalışılan protein artıklarını çok sevmektedir. Protein aminoasit atıkları ne kadar çok ise vücut PH’ı o kadar asidik olur.  Asit ortam hem virüsler için hem de metabolik hastalıklar için zemin oluşturur

11- NO( nitrik oksit)- Nitro Plus veya Nitro fx damla Bu molekül 1988 de keşfedildi Ve bulan kişiye Nobel ödülü getirdi. NO molekülü küçük büyük tüm damarların endotelinden damar içine püskürtme şeklinde -havai fişek gibi- salgılanır ve damar içi temizliği ile görevlidir. Tüm besin, mineral ve vitaminlerin sağlıklı bir şekilde hücreye ulaşmasında ana etkendir. Bu molekülün yetersiz salgılanması ateroskleroz başta olmak üzere metabolik ve iskemik kaynaklı onlarca hastalığın kapısını aralıyor. Maalesef bugünkü dünya  şartlarında insanlarda 30 lu yaşlardan itibaren NO salgısı azalmaya başlamaktadır. 60 yaşında  %30 a inmektedir. 80 yaş üzerinde neredeyse %10 civarındadır. Dolayısı ile ileri yaşlarda vücut kendini yenileyememekte ve koruyamamaktadır. Bu virüs salgınında başta akciğer olmak üzere tüm immün sistemin desteklenmesinde  NO takviyesine ihtiyacımız vardır.Bu ürün kyani firması tarafından üretilmektedir. getat.kyani.com adresinden sipariş verilebilir  Sağlıcakla kalın

Dr. Salih Eken