Kalp Krizi ve İnme
Avrupa’da her yıl dört milyondan fazla insan kalp ...
Çölyak, gluten alımına bağlı olarak ortaya çıkan ve ancak gluten alımının durdurulması ile iyileşme gözlemlenebilen bir ince bağırsak hastalığıdır. Tedavi edilmemesi durumunda besinlerin emilimi bozulmakta ve bu durum çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirebilmektedir.
İnce bağırsaklar, vücudumuzda besinlerin emiliminin gerçekleştirildiği organlardır. Çölyak hastalığı, hassasiyete sahip olan kişilerin tahıllarda bulunan glutene maruz kalması sonucu mukozada iltihaplanma, villusların kaybolması gibi durumlara yol açmakta, bu durum besinlerin emiliminin bozulmasına sebep olmaktadır.
Bağışıklık sistemi, kendi hücrelerini ve kendine ait diğer molekülleri tanımakta, vücutta yabancı olarak algıladığı virüs, parazit ya da diğer zararlı maddelere karşı savunma geliştirmekte ve bu molekülleri yok etmektedir. Ancak bazı durumlarda, bağışıklık sisteminin kendisine ait hücreleri tanımasında aksaklıklar meydana gelebilmekte ve vücut kendi hücrelerini zararlı ya da yabancı olarak algılayabilmektedir. Çölyak hastalığına genetik yatkınlığı bulunan kişilerde, buğday, arpa, çavdar gibi tahıl ürünlerinde bulunan gluten adı verilen protein molekülü, bağışıklık sisteminin kendi moleküllerine karşı harekete geçmesine sebep olan tetiklemeyi gerçekleştirerek, hedef şaşırtabilmektedir. Hedef şaşıran bağışıklık sisteminin, kendi hücrelerinden oluşan ince bağırsak hücrelerine zarar vermeye başlamasıyla çölyak hastalığı ortaya çıkmaktadır.
Çölyak hastalığı ile birlikte ince bağırsakta tahribat meydana gelmekte ve besinlerin emilimini sağlayan bölgeler yavaş yavaş yok olmaya başlamaktadır. Oldukça yavaş işleyen bu süreçle birlikte, besinlerin emilimi bozulmaktadır. Bu durumda kişi, hasta olduğunu uzun yıllar fark etmeyebilmektedir.
Çölyak hastalarında ayrıca, otoimmün tiroid hastalıkları, mikroskobik kolitler, Tip 1 diyabet, otoimmün anemilerin gelişme riski de bulunmaktadır. Teşhisin gecikmesi ve yaşın ilerlemesine bağlı olarak ikinci bir otoimmün hastalığı gelişme riski artış göstermektedir.
Çölyak hastalığının teşhisinde, genellikle ilk tercih edilen testtir. Anti-tTG IgA tipi serum kullanılarak gerçekleştirilen bu testin sonucunun pozitif olması, hastalığın olduğunu göstermektedir.
İki yaş üzeri kişilerde uygulanabilen Anti-tTG Antikoru, çölyak şüphesi fazla olan kişilerde Total IgA ya da doku transglutaminaz IgA ve IgG düzeylerine bakılmasını da gerektirebilmektedir.
Çölyak hastalığının teşhisi sonrası, diyet tedavisine başlandıktan sonraki 3 ayda ve 12 ayda tekrar ölçülmektedir.
Anti-tTG testi pozitif olan hastalarda, mutlaka endoskopi yapılarak oniki parmak bağırsağı biyopsisi ile tanı doğrulanmalıdır. Ayrıca tedaviye beklenen etkilerin alınamadığı, kontrollerde antikor düzeyinin düşmediği gözlemlenen hastalarda tekrar endoskopi ile biyopsi kontrolü yapılması gerekmektedir.
Endoskoplarla, ince bağırsakta bulunan villuslar görülebilmektedir. Normalde küçük parmaksı çıkıntılar halinde olması gereken bu yapılar, çölyak hastalarında düzleşmiş ve katlantısı kaybolmuş nitelikte olmaktadır. Ancak endoskopik görünümün normal olması, çölyak hastalığı olmadığı anlamına gelmemektedir. Bu noktada kesin tanı için biyopsi gerekmektedir.
HLA-DQ2 ve HLA-DQ8 testleri, doku gruplarından adını almaktadır. Bu doku gruplarının bulunmadığı kişilerde çölyak hastalığı bulunma riski oldukça azdır. Dolayısıyla HLA-DQ2 ve HLA-DQ8 testi, çölyak şüphesi bulunan kişilerde doğrulama testi olarak kullanılmaktadır.
Çölyak şüphesi bulunan, kan testi negatif olan ama endoskopik biyopside çölyak şüphesi barındıran bulgularda, ayırıcı tanı amacıyla kullanılmaktadır.
IgA Endomysial testi, Anti-tTG antikor testine benzer derecede, daha yüksek duyarlılıkta ve maliyeti de daha yüksek olan bir test olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygulanması daha zor olduğu için daha az kullanılmaktadır.
Antigliadin testi, antikorlarının duyarlılığının ve özgüllüğünün daha düşük olması sebebiyle, günümüzde çölyak tanısında kullanılmamaktadır.
Anti-deamidated gliadin peptide testi, henüz yeni yeni uygulanan çölyak testlerinden olup, duyarlılığı %92-94 civarındadır.